top of page
Yazarın fotoğrafıBahattin Bakır

Açıköğretim Tartışmalarının Gölgesinde: Psikoloji Bölümü ve Psikolog Olmak

Güncelleme tarihi: 6 Mar 2023

Psikoloji bölümü hakkında araştırma yaparken psikoloji hakkında aşağı yukarı her yerde karşılaşacağınız kabaca bir tanım vardır; psikoloji insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır, psikolog da bu işi yapan kişidir gibi. Ancak bu yazıda tanımlarla uğraşmak yerine psikoloji bölümünün kapsamı nedir, psikolog olmak için neler yapmak gerekir, psikoloji bölümü hakkında bilinen yanlışlar nelerdir ve psikolojinin/psikologların dertleri nelerdir biraz bunları anlatmak niyetindeyim.


Psikoloji Bölümü ve Psikolog Olmak Hakkında

Psikolog denildiğinde aklımıza gelen ilk resim genellikle terapi odasında danışanın karşısında oturan, danışanın oraya getirdiği sorunlara çözüm bulmaya çalışan kişidir. Esasında psikolog olmayı bu resme sığdırmak psikoloji bölümünü oldukça sığ bir alana hapsetmek olur. Aklımızda ilk canlanan psikolog tasviri Klinik Psikolog tasviridir. Psikoloji Bölümü’nün dünya çapındaki en büyük otoritelerinden olan Amerikan Psikoloji Derneği’nin -American Psychological Association(APA)- sitesine baktığınızda psikolojinin elliye yakın hatta fazla alt alanının olduğunu söyleyebiliriz ki klinik psikoloji bunlardan sadece bir tanesidir. Yani uzun lafın kısası psikoloji zannedildiğinden çok daha derya deniz bir alandır.


Psikolojinin alt alanlarını ve klinik psikolojiyi de başka bir yazıda uzun uzun anlatmak niyetindeyim ancak biraz psikolog olmak için ne yapmak gerekir, psikolog kime denir bundan bahsetmek istiyorum. Bu sayede üniversite tercihlerinin başladığı şu dönemlerde psikoloji bölümünü düşünenlere katkıda bulunmak niyetindeyim.

Psikolog olabilmek için ilk aşama elbette üniversitelerin YÖK tarafından tanınan psikoloji lisans programlarından mezun olmaktır. Bu programı bitirip mezun olduğumuzda esasen diplomamızda doğrudan psikolog yazmaz; kabaca psikoloji lisans derecesine tanınan yetkileri almaya hak kazanmıştır gibi bir şey yazar.


Daha önce de belirttiğim üzere psikolojinin pek çok alt alanı vardır. Ülkemizde ağırlıklı olarak lisans programlarında göreceğiniz dersler Gelişim psikolojisi, Klinik psikoloji, Bilişsel psikoloji, Sosyal psikoloji, Endüstri Örgüt psikolojisi, Deneysel psikoloji gibi alanlardır ki bu ve diğer alanları ayrı ayrı yazılarda anlatmak niyetindeyim. Her üniversite, kadrosundaki hocaların alanlarına ve imkanlarına göre bu ve daha benim adını zikretmediğim diğer alanlardan dersleri bu 4 yıllık programın içine yerleştirir. Psikoloji öğrencisi olarak eğitim süresi boyunca bu alanlardan çeşitli dersler alır ve az önce o derya deniz dediğim alanı tanırız. Daha sonra ilgilendiğimiz alan için yüksek lisans veya eğitimler yoluyla uzmanlaşmamız gerekir.


İşte bu ve diğer birkaç nedenden ötürü psikolog dendiğinde genel olarak insanların zihninde canlanan psikolog kavramı ile gerçekteki psikolog kavramı oldukça farklı olabilir. Çünkü psikolog denildiğinde aklımıza direk klinik psikolog gelse de; her psikolog klinik psikolog değildir. Bu ve anlatacağım pek çok nedenden ötürü ünvanında psikolog yazan kişilerin eğitimini, alanını, kısaca özgeçmişini iyi sorgulamak gerekmektedir.


Psikoloji Bölümü Hakkında Düzeltmemiz Gerekenler

Psikoloji bölümü lisans programlarının içerikleri, okulların kalitesi, iş imkanları ve maaş düzeyleri gibi konuları ayrı bir yazıda daha detaylı yazmak istediğim için burda pek bahsedemeyeceğim. Ancak gerek psikoloji bölümünü tercih ederken gerekse bir psikoloğa giderken bilmemiz veya düzeltmemiz gereken birkaç önemli bilgiden bahsedeceğim.


1. Psikolog-Uzman Psikolog-Klinik Psikolog Ayrımı

Aslında psikolog ve klinik psikolog ayrımından biraz bahsettim ama burda önemli bir kısım da uzman psikolog kavramının iyi anlaşılması. Zira Klinik psikolog, Uzman psikolog kavramları da karıştırılabilen ve bazen de suistimal edilebilen kavramlardandır. Bir kişinin kendini “Uzman Psikolog” olarak tanıtabilmesi için 4 yıllık bölümü bitirdikten sonra psikolojinin alt alanlarından birinde yüksek lisansını tamamlamış olması yeterlidir. Ancak “uzman psikolog” demek o kişinin klinik psikolog olduğu anlamına gelmez. Örneğin o kişi yüksek lisansını sosyal psikoloji veya gelişim psikolojisi alanında yapmış olabilir. Bu onu uzman sosyal psikolog, uzman gelişim psikoloğu yapar. Maalesef uzman psikolog ünvanı bazen suistimal edilerek klinik psikolog yerine ya da daha kötüsü her şeyin psikoloğu yerine kullanılabiliyor ki bu konuda da dikkat etmekte fayda olduğu kanaatindeyim.


2. Psikolog-Psikiyatrist Ayrımı ve İlaç Yazma Konusu

Psikoloji eğitimi boyunca da eğitimden sonra meslek hayatında da en çok karşılaştığımız soru bence bu soru: Psikolog musun psikiyatrist mi? Bu soruyu genelde “Peki ilaç yazabiliyor musun?” sorusu takip eder. Bu başlık altında kısaca bu iki soruyu da açıklamak niyetindeyim.


Yine bu soruda psikologdan kastın klinik psikolog olduğunu belirtmek isterim ki o da psikoloji lisansını tamamladıktan sonra klinik psikoloji alanında yüksek lisans yaparak olunur. Psikiyatrist olmak içinse öncelikle 6 yıllık tıp fakültesi eğitimini tamamlamak ve daha sonrasında psikiyatri alanında uzmanlık yapmak gerekir. Kısacası psikiyatrist, uzman hekimdir ve ilaç yazma yetkisine sahiptir. Beraberinde ağırlıklı olarak medikal bir eğilimleri vardır. Klinik psikolog ise ilaç yazamaz, ilaç tedavisi ve takibi uygulayamaz psikoterapi uygular.


Bunlara ek olarak bir yanlış anlamayı da burada düzeltmek isterim. Psikolog oturduğu yerden konuşarak ya da dinleyerek para kazanan kişi değildir. Psikoterapi salt olarak dinlemek ya da konuşmak değildir. Örneğin; psikoterapi denildiğinde en çok bilinen ve uygulanan Bilişsel Davranışçı Terapi(BDT)’nin en az ilaç tedavisi kadar etkili olduğu pek çok araştırmada gösterilmiştir. Buna dair de yine daha detaylı bir yazı yazmak niyetindeyim. Ancak lütfen “Ya siz de oturduğunuz yerden para kazanıyorsunuz.” diyerek bir psikoloğun kalbini kırmayın (:


3. Psikoloji-PDR Ayrımı

Gelgelelim en bize en çok sorulan sorulardan birisi de “Rehber öğretmen misin?” sorusudur. Ben rehber öğretmen diye kısıtlamak istemiyorum ama PDR bölümü ile de psikoloji bölümü sıklıkla karıştırılabiliyor. Beraberinde PDR mezunu psikolog olur mu, psikoloji mezunu rehber öğretmen olur mu gibi çok çetin tartışmalar var ki bunların hiçbirine girmeyeceğim. Kısaca belirtmek gerekirse iki bölüm arasındaki temel farklardan birisi fakülte ayrımı diyebilirim kabaca. Psikoloji Bölümü Fen-Edebiyat veya benzeri bir fakülte altında bir bilim dalı iken PDR bölümü Eğitim Fakültesi altında eğitim alanında ilerleyen bir bölümdür.


Son olarak…

Aslında bu yazıda psikologların dertleri dahil pek çok şeyden bahsetmek istiyordum ancak yazıyı daha uzatarak konuların önemini ve değerini sarsmak istemedim. Burda kısaca yazmak istediğim bir şeyse psikoloji bölümünün maalesef yavaş yavaş değersizleştiriliyor olması… Psikoloji camiası olarak; artan ve kalitesizleşen okulların sayısı, olmayan meslek yasası, engellenemeyen sahte psikologlar, uzun süre atıl ve etkisiz kalarak güven vermeyen bir dernek ve daha pek çok sorunla uğraşırken şu günlerde bir de açıköğretim psikoloji bölümü açılıyor olması sadece psikoloji bölümünü değersizleştiren bir durum değil aynı zamanda halk sağlığını da ciddi tehlikeye atan bir durum. Bu duruma pek çok akademisyen, psikolog ve psikoloji öğrencisi ısrarla karşı çıkıyor ve günlerdir sesini yükseltiyor olsa da maalesef YÖK’ün tam bir ölüm sessizliğine olması da alanın maalesef YÖK tarafından ciddi bir değersizleştirmeye uğratıldığını ve uğratılacağını gösteriyor ki dediğim gibi bunu daha detaylı şekilde başka zaman ele almayı düşünüyorum.


19 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page